Üzümün şarabı

Üzümün şarabı                                                              

     “Samsun artık işsizliğin kronikleştiği bir şehir.” Samsun’a dair çalışma hayatıyla ilgili düşünmeye başladığımda ilk aklıma gelen bu cümle oluyor. Çalışma hayatı dışında olan işsizleri tekrar tekrar anımsatmak ve yönetenleri bir çözüme zorlamak için hep bunları yazıyorum. Ama ne işsiz yoksul milyonların haykırışları ne bizim yinelemelerimiz hepsi boş, bir türkü tutturulmuş gidiyor.

      Belki de işsizlik kadar önemli bir sorun, çalışanların yoksulluğudur. Çalışan asgari ücretlilerin ya da asgari ücretin altında geliri olan kesimlerin durumu, geleceğe dair çalışma yaşamı içerisine girmeyi bekleyenlerin, insanca yaşamaya dair umutlarını kıran en önemli unsurların başında gelmektedir.

      Samsun’da kamu yatırımlarının durması, şehrin ekmek kapısı olan kamu işletmelerinin oldu bittiye getirilerek yok pahasına siyasal iktidara yakın özel şirketlere satılması, işsizlikte kronikleşmenin ve aynı zamanda çalışma hayatı içerisinde kalabilenlerin taşeron şirket elemanı olarak asgari ücretle çalışmak zorunda kalmasının en önemli nedenlerinin başında gelmektedir.

      Bununla birlikte Türkiye’de asgari ücrete mahkûm olanların çalışanlar içindeki oranı yüzde kırkların üzerindedir. Samsun için ise bu oran Türkiye ortalamasının üzerindedir. Bu, Samsun’da yaşayan her iki çalışandan birisinin asgari ücretle, yani aylık yaklaşık 600 TL ile geçinmek zorunda kaldığı anlamına gelmektedir.

      Eline asgari ücretin üzerinde maaş geçen çalışanların büyük bölümü ise insanca yaşanabilir bir ücretin halen çok uzağındadır.

      Bu bağlamda işsizlikten bahsederken, çalışan kesimin yoksulluğundan da artık bahseder hale geldik.

      O yüzden birileri “şu kadar istihdam yarattık” diyorlarsa eğer, orada bir durmak gerekiyor.

      Çünkü istihdamdan çok artık istihdamın niteliğinin önem kazandığı bir dönemdeyiz.

      Samsun işsizliğin kronikleştiği, çalışanların yoksulluğunun gündemde yer aldığı bir şehir haline gelmiştir.

      Samsun’la ilgili, hepimizi ilgilendiren sorulacak daha çok soru var.

      …

      Ama belki daha önce yapılması gereken; bu şehirde yaşayan, minicik yavrularını yoksulluğun pençesinde kaybetmiş, çaresizlik içerisindeki insanlara “Ayda 160 TL sosyal yardım yapılmıştır” açıklamasını yapan bürokrasinin ve tabii ki bunun rotasını belirleyen siyasetin, herkes tarafından samimiyetle sorgulanmasıdır.

      Sözün özü:

      “Ezilen üzümün” şarabını içenler, üzümün kalan posasına su ilave edip duruyorlar.

      Sonra da onu yeniden sıkıyorlar…

      Ne bereketli üzümmüş ve ne tatlı bir şarap.

      Sosyal yardım denen şey de işte bu…

      Ama öyle bir zaman gelir, üzüme su katsan da şarap alamaz olursun.

      İşte o zaman; Kübra ölür.

      Kübra ölür gider, biz kalırız.

      Sanki buralarda ondan daha fazla kalma hakkımız varmış gibi.

      Biz ağlarız, katiller susar.

      Yürümeyi bile bilmeyen Kübra;

      Koşa koşa aramızdan ayrılır, gider.
      

                                                                                               25.01.2011

 

 


Yorumlar - Yorum Yaz
Saat
Hava Durumu
Takvim